Uçuşumuzun bir gece öncesinde heyecan doruktaydı. Ve biraz korku da vardı. Hollywood filmlerinin, özellikle de korku filmlerinin bilinçaltımda ne kadar yer ettiğini bu uçuştan önce anladım.
Uçuşumuz 16 Ekim 2013 sabah 07:30'daydı. 10 saatlik ✈sonra JFK havaalanına vardik. New York saatiyle öğleden önce saat 11:00'de orada olduk. Jet lag (http://tr.wikipedia.org/wiki/Jet_lag) olmayalım diye kendi aklımızca dedik ki bir gece öncesinde hiç uyumayalım, erkenden havaalanına gidip bekleyelim ki uçakta uyuruz. Yaptığımız en büyük hata buydu. Uçakta uyuyamadık tabii ve uçaktan indiğimizde zombi gibiydik. Jet lag kaçınılmazsa uyuyabildiğiniz her anı değerlendirin ve sakın bizim yaptığımızı yapmayın.
Havaalanında indikten sonra Manhattan'a ulaşımımızı NYC Airporter Shuttle ile yaptık. İstanbul'dayken internet sitesinden http://www.nycairporter.com/HowItWorks.aspx rezervasyonumuzu yapmıştık. 1 saat içinde NYC Port Authority otobüs terminalindeydik. Trafik olmasa çok daha çabuk gidebilirdik. Hemen indiğimiz yerde New Jersey City'e giden otobüsler kalkıyordu ve 20 dakika içinde de evimizin önündeydik.
-----------------------------------------------------
Otobüsle Manhattan'dan geçerken ilk hissettiğim şaşkınlıktı. Filmlerde gördüğümüz yerlerin önünden geçiyorduk ve sürekli 'aaaa bak şu bina' diyordum. İlk anda benim için New York'u anlatacak tek kelime "bina" iken, içinde birkaç gün geçirdikten sonra onun tek bir kelimeyle anlatılamayacağını anladım.
-----------------------------------------------------
Planımız eve eşyalarımızı bırakıp hemen Manhattan'a geri dönmek ve biraz sokaklarda yürüyebilmekti ama kendimizi çok yorgun hissettiğimizden, ertesi gün dinlenmiş ve enerjik bir şekilde gezmeye karar verdik.
Yine de eve yerleştikten sonra dışarı çıkıp biraz etrafı dolaştık ve fotoğraf çektik. Bana göre en güzel Manhattan manzarası New Jersey City'den görünüyor. Orada kalmasanız bile muhakkak vakit ayırıp gitmelisiniz; gerçekten çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
-----------------------------------------------------
Otobüsle Manhattan'dan geçerken ilk hissettiğim şaşkınlıktı. Filmlerde gördüğümüz yerlerin önünden geçiyorduk ve sürekli 'aaaa bak şu bina' diyordum. İlk anda benim için New York'u anlatacak tek kelime "bina" iken, içinde birkaç gün geçirdikten sonra onun tek bir kelimeyle anlatılamayacağını anladım.
Buket Uzuner New York Seyir Defteri adlı kitabında diyor ki ; "Günlerden bir gün İstanbul ve Paris’in üzerine bir gül kokladım. Adı New York’tu. Yıllar boyu ona gittim geldim, hem dışında kalarak onu seyrettim, hem de içinde yaşayarak onunla beraber seyir ettim" ve aynı kitapta diyor ki;
"Dostum İstanbul, eski kocam Paris, sevgilim New York"-----------------------------------------------------
Planımız eve eşyalarımızı bırakıp hemen Manhattan'a geri dönmek ve biraz sokaklarda yürüyebilmekti ama kendimizi çok yorgun hissettiğimizden, ertesi gün dinlenmiş ve enerjik bir şekilde gezmeye karar verdik.
Yine de eve yerleştikten sonra dışarı çıkıp biraz etrafı dolaştık ve fotoğraf çektik. Bana göre en güzel Manhattan manzarası New Jersey City'den görünüyor. Orada kalmasanız bile muhakkak vakit ayırıp gitmelisiniz; gerçekten çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Sonra bir market bulup alışveriş yaptık.
Biz kahvaltılarımızı evde yaptık ve ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi New York'tan sonraki gittiğimiz yerlerde otelde kahvaltı ederken anladık. Gerçi markette kahvaltı için bulabildiklerimiz de çok sınırlıydı.
Bence bizler ülkemizde sultanlara layık kahvaltılar ediyoruz. Hatta bir arkadaşım biz Amerika'dayken Facebook'tan kahvaltı sofrasını paylaşmıştı da beyaz peynire bakarken gözlerim doldu.
Bize gitmeden önce her şeyin çok ucuz olduğunu söylediler ama inanın bu yemek için ve özellikle New York için hiç geçerli değil.
Öğle ve akşam yemeklerinde de eğer bir yerde oturup uzun uzun yemek yemek istemiyorsak kurtarıcımız Subway oldu. İlk akşamımızda da imdadımıza yetişti.
İlk günümüz erkenden uyuya kalmamızla sona erdi.
İkinci gün için bir sonraki yazıda görüşmek üzere...
Sevgiler
Not:
Yazılarda kullandığım bütün fotoğraflar benim ve ya eşimin çektiği fotoğraflardır. Kendisine kullanmama izin verdiği için teşekkür ederim. Kullanabilir miyim diye sormadım ama olsun:)
Sadece harita , sandviç resmi, film afişi, metro card gibi bahsettiğim konularla alakalı fotoğrafları internetten aldım ve alacağım. Bu fotoğrafları çekenlerin de elleri dert görmesin.
Avrupa'da da kahvaltı ciddi pahalı, İki kruasan iki kahveye 20 Euro (60 TL) vermek insanın canını sıkıyor.
YanıtlaSilhaklısınız, Türkiye'de kahvaltıya devam:)
Sil